top of page

Kendini Arayan Adam:

Updated: Sep 25, 2023

Yazan: Halit Ertuğrul

Sayfa Sayısı: 112

İlk Baskı: Temmuz 2021

"Medeni insanlara galebe etmek ancak ikna iledir, icbar ile değildir." (sf. 61)

Kendini Arayan Adam eseri, Halit Ertuğrul'un Salih Gökkaya adlı eski bir komunistin Müslüman olma hikayesini konu almıştır. Kitap, yeni atanmış bir öğretmenin, Adana- Hatay arası otobüs yolculuğunda Salih Bey'le tanışmasını, sonrasında aralarında ki din ve felsefe üzerine sohpetlerini, ve en sonunda Salih Bey'in Müslüman oluşunu okuyucuyla paylaşır.

Otobüs yolculuğu sırasında şoförün isteği sonucu otobüs mikrofonunu eline alıp şarkı söyleyeyen, sonrasinda da ilgisini çektiği yolculara kendi komünist politikasını gizliden empoze etmeye çalışan Salih Bey, genç öğretmenle tanışır. Risale- i Nur'a hakim öğretmen, yolculukta tekerin patlaması ardından yol kenarında Salih Bey'ile koyu bir diyaloğa girer. Birbirlerinden farklı fikirleri olmalarına rağmen, saygı ve sevgi çerçevesinde hayata, ölüme, insana, doğaya, ve bilime dair konuşurlar.

Allah'ın varlığına deliller sunan öğretmen, Meyve Risalesi'nin Altıncı Meselesi'ndan başlayarak, kâinatın bir yarataticinin olduğuna en büyük ispat olduğunu, "atomlardan, hücerelerden, tohumlardan, galaksilere, ve pulsallara varıncaya kadar" (sf. 41) ki nizam içinde devam eden oluşumun tesadüflerle meydana gelemeyeceğini anlatır. Bir gece öğretmenle konaklayan Salih Bey Müslüman olamaya karar verir.

İleriki zamanlarda, 1984'ün aralık ayında, Salih Bey öğretmene bir mektup yollar. Mektupta, yıllarca içinde bulunduğu, zamanla üst kademelerine yerleştiği komünist organizasyonunda bulunduğu zamandan, benimde ilgimi çeken bir anısını anlatır. Ozamanin en büyük komunistlerinden Yugoslav başkanı Tito'yu ziyarete gitmek için Türkiye'den bir güruh komünistle yola çıkar. Tito'yu gördüğünde adamın eski ihtişamından zerre kalmadığını, ölüm döşeğinde acizliğini ve fakirliğini iliklerine kadar hissettigni görür. Tito'nun bu haline üzülen Salih Bey, ona komunism adına olan başarılarını hatırlatır, ve tarihin onun yaptıklarını unutmayacağını, kendi öldükten sonrada dünyada hep anılacağını söyler. Ölüm kelimesini duyan Tito tireyerek cevap verir: "Yoldaş, ölüyorum ben artık. Ölümün ne derce korkunç birşey olduğunu anlatamam..." "Ölmeden önce her saniye, her dakika oluyorum. Ölüm öylesine dehşetli bir hayaletki zehirli nefesini her saniye hissediyorum..." "Ben öldükten sonra toprak olacaksam: dirirliş, ceza veya mükafat yoksa, benim yaptığım mücadelenin değeri nedir?" (sf. 105, 106) der, ve o son demlerinde Allah'a inandığını açıklar.

Salih Bey'in anlattığı bu gerçek hikaye, hepimizin kulağına bir küpe olsun. Hayatın hızlı akışından sonumuzu düşünmeyen, düşünmek istemeyen bizler, bunu yaparak ölümden kurtulduğumuzu sanırız. İnsan, hayatta bir arzudan diğerine koşar, isteğini elde ettiği zaman, fark ederki içini tatmin edememiş. Tatminsizlikler ve yeni heveslere koşmalarla zaman çok hızlı geçer. Sanki hep kalıcakmışçasına geçici şeyleri dert diye sinemize çeker, onlarla tasalanırız. Fakat bu dertlerin hangisi ebedi, hangisi geçici olduğunu düşünmeye zaman harcamayız.

Hayatın ne kadar hızlı olduğunu görmek için geriye bakmalı; ben yirmi yaşında, belki hayatımın üçte birini tamamlamış biri olarak, geçirdiğim seneleri yetersiz görüyorum, yaşadıklarım sanki bir hiç, kayda bile alinamaycak kadar kısa geliyor; ve ölüm çok uzak gözüküyor, soyut bir kavram, bana hiç olmayacak bir olay gibi. Ben geçen yılların ardından eskiye baktığımda hayattan sanki hala alıcağım varmış, gitmemeliymişim gibi hissedecegimi, şuan harcadığım yirmi yılıma bakıpta hissetiklerimden anlıyorum. Yani, yaşamak hep sınırsız, ölüm hep imkansız gibi.

Ölüm var, ölüm her yanımda, ve bana biçilen zamanın dolmasını bekliyor. Dualarımız o yönde olmalıki, ölüm bize korkunç bir son değil, heyecan verici, yenlikler arz eden bir başlangıç olsun; yeni bir sayfa, ebediyet teklif eden bir doğuş. Allah bizleri ve insanlığın geri kalanını imanla ölüp, imanla diriltilenlerden eylesin.

Alıntılar:

"Esrar kapısından ikram edilecek hikmetleri görebilmek için aklın ve kalbin hep uyanık olsun."

(sf. 10)


Comments


bottom of page